Elon Musk ve sekiz nörolog tarafından, implante edilebilir beyin-makine arayüzleri geliştirmek amacıyla 2016’da San Francisco’da kurulan nöroteknoloji şirketi Neuralink insan denemelerine hazırlanırken, bilim insanları şirketin gözetimi, deneme katılımcıları üzerindeki potansiyel etkisi ve Big Tech’i insan beyniyle birleştirmenin riskleri konusunda endişeli.
Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde tıp tarihi ve biyoetik alanında yardımcı doçent olan Dr. Karola Kreitmair. “Bu tür bir teknolojinin kullanılabilir hale gelmesinin büyük resimdeki etkilerinin ne olduğuna dair yeterli kamuoyu söylemi olduğunu düşünmüyorum, kar amacı gütmeyen bir şirket ile bu tıbbi müdahaleler arasında bu rahatsız edici evlilikten endişe ediyorum” dedi
Şirket beyin implantlarını bir maymun ve domuzlar üzerinde test etti, ancak ilk insan hasta kohort araştırması için bir klinik direktörü tuttuğu haberi endişeyle karşılandı. Beş yaşındaki girişimin ilk amacı, felçli kişilerin beyin faaliyetleri yoluyla bilgisayarlarını ve mobil cihazlarını kontrol etmelerini sağlamak gibi belirli engelleri hafifletmeye yardımcı olmak. Ancak Musk, daha önce araştırmayla ilgili olarak ‘çok daha büyük emellerin’ sinyalini verdi.
Daha önce yaptığı açıklamada, makineler tarafından ‘geride bırakılmaktan’ kaçınmak için insanların yapay zeka ile ‘ortak yaşam’ elde etmelerine yardımcı olma vizyonunu ana hatlarıyla belirtmişti.
‘Pazar küçük, cihazlar pahalı’
Uzmanlar, denemelerin kendisinden başlayarak Neuralink’in her adımı için endişelendiklerini açıklıyor. SUNY Upstate Tıp Üniversitesi’nde Biyoetik ve Beşeri Bilimler Merkezi’nde doçent olan Dr. L. Syd Johnson, “Bunlar çok niş ürünler – eğer gerçekten onları felçli bireyler için geliştirmekten bahsediyorsak – pazar küçük, cihazlar pahalı” dedi. Carebra ayrıca, “Elon Musk’ın söyledikleri konusunda her zaman temkinliyim” açıklamasında bulundu.
‘İhtiyacı olan insanlar sömürülmüş olur’
Johnson, “Nihai hedef, elde edilen beyin verilerini diğer cihazlar için kullanmak veya bu cihazları örneğin Tesla kullanmak gibi başka şeyler için kullanmaksa, o zaman çok, çok daha büyük bir pazar olabilir. Ama sonra tüm bu insan araştırma denekleri -gerçek ihtiyaçları olan insanlar- bir başkasının ticari kazancı için riskli araştırmalarda sömürülüyor ve kullanılmış olur” ifadelerini kullandı.
‘Cihazları çıkarmak için teknolojimiz yok’
Çalışmaların etik yönünde de endişe belirten uzmanlardan Penn State nöroetik araştırmacısı Dr. Laura Cabrera, bir deneğin vazgeçme ihtimalini hatırlatarak, “Sahada gördüğüm şey, [cihazları] implante etmede gerçekten iyi olduğumuz, ancak bir şeyler ters giderse, onları çıkarmak için teknolojimiz gerçekten yok” dedi.
Bilim insanları ayrıca, projeyle ilgili cevaplanmamış ek soruları ayrıntılı olarak şu şekilde açıkladı:
Hastaların beyinlerinde zaten cihazlar varken Neuralink iflas ederse ne olur?
- Reklam -
Kullanıcıların beyin aktivitesi verilerini kim kontrol edecek?
Şirket özellikle yabancı bir kuruluşa satılırsa bu verilere ne olur?
İmplante edilebilir cihazlar ne kadar sürecek ve denemeler başarılı olsun ya da olmasın, Neuralink çalışma katılımcıları için yükseltmeleri kapsayacak mı?
- Reklam -
SUNY Upstate’den Dr. Johnson ise, “Neuralink, cihazlarını engelli kişilere yardım etmek için terapötik olarak kullanabileceklerini iddia ediyorsa, bunu yapmaktan çok uzak oldukları için fazla vaatte bulunuyorlar” dedi.
Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden Dr. Kreitmair, “Bu teknolojinin felçli insanlar için yaşamı değiştirme potansiyeli var. Ancak, bu kullanım durumunda implantlar başarılı olursa, yalnızca kişinin zihnini kullanarak e-posta okumak veya otonom bir araç kullanmak gibi tüketici kullanımları için bir iştah oluşacak ve bu, çok sayıda etik kaygıyı gündeme getiriyor” ifadelerini kullandı.
Georgetown Üniversitesi’nden Dr. James Giordano ise, ticari beyin implantlarının bir ‘tıbbi turizm pazarı’ yaratabileceğini ve bunun da zayıf gözetim ve kalite kontrol riskleri doğuracağını savundu.
‘Hacklenmiş implantlar ve virüsler’
Diğer uzmanlar da, hacklenmiş implantların veya bilgisayar çipi virüslerinin tehlikelerine dikkat çekti. Duke Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde gelişmekte olan teknolojiler üzerine çalışan Dr. Nita Farahany, “Beynimiz özgürlüğün son kalemiz, mahremiyet için son yerimizdir” dedi.